ONDAN BUNDAN.. 28. mayıs. 2009 – Alm
EVET!! - 2 - FUTBOL!
Bir ikinci evette Futbol diyelim dün gece şampiyonlar ligi finalini televizyon-dan seyrettim. Barcelona – Manchester! 2 – 0 Hemen ifade edeyim ki bir futbol şöleni olarak tarihe not düşen bir maç oldu, her iki takımıda kutlamamak elde değil, futbol adına ders alınacak ve adına doktora yazılacak bir maç olarak arşi-vime sakladım. Aşağı yukarı bütün yazılarımda temas ederim Futbol göz zevki veren bir temaşadır derim dün gece o zevki doya doya yaşatan her iki takımıda kutlarım. Burada maçın en can alıcı yönü dostça ve kardeşçe kavga ve gürültü-süz bitmesi ile herkesin hakkına razı olmasını gördük. Milyonlarca televizyon sehircisinin izlediği bu şölen umarım yıllarca hatırlarda kalacaktır.
Şimdi sevgili okurlarım! Böyle maçlar tabir caiz ise bir santraç oyunu gibidir daha ziyade Teknik Drektörler ve yıldız futbolcular neticeye nokta koyarlar. Ve ne tekim dünde öyle olmuştur sistem, strateji, taktik maçta ön plandadır. Böyle maçlar maalesef zor pozisyon yakalanan maçlardır, burada golcüler ve yıldız futbolcular ön plana çıkar. Dünkü maçta “MESSİ! mi? RONALDO! Mu?” soru-su vardı acaba hangisi? Ben burada hangisi olduğu kararını size bırakıp bir baş-kayı sizlerle paylaşmak istedim. Bu iki futbolcu adına bazı özellikleri ve teknik heyet adınada bir şeyler söylemek isterim. Genel olarak birşeyler söylemem için önce bu iki genç futbolcu arasındaki fiziksel yapılarına bir bakalım. “Ronaldo!” daha boylu poslu fiziğine baktığımızda futbol oynaması için allah vergisi bir yapısı var. “Messi!” ise 169 boyunda yere sağlam basan çok çabuk ve bu işi çok iyi bilen bir futbolcu hüviyetini fazlasıyla anlatan kimse. Şimdi oyun tarzlarına göre ve teknik drektörlerin kendilerine verilen göreve ilaveten kendi bilgilerini de oyuna katanlar olarak yorum yapmak mecburiyetindeyiz. Meselâ oyunun hemen ilk on dakikası Mancester takımı oyuna sanki bir fırtına gibi başladı, Ronaldo! 3 defa onsekiz mevki dışından şut denemeleri yaptı, hemen ifade edeyim atılan şutların üzerinden yorum yapalım dersek istikamet olarak doğruy-du, yani ters köşeye vurulan şutlardı, fakat mesafenin uzaklığı ve isabet şansı zayıf ve kalecinin de müdahale edip sahip olacağı şutlardı, ilk yirmi dakikayı birbilerini yoklayarak geçiren bu iki takım arasındaki dakikalar uzayınca Barse-lona oyunda bir denge kurup ve birde geliştirdiği bir akınla golü buldu, bu bir teknik kadronun sistem başarısıydı. Aslında maçı seyrettiğinizda sanki Mances-ter takımı üstün gibi görünmesine rağmen mağlup olan taraftı. Bakınız baştanda söyledim boyunun 169 olmasına rağmen hiçte bundan bir yakınması yoktu çün-kü ayağı sağlam basıyordu birde aklını, bilgisini ortaya koyduğunda fark hemen ortaya çıkıyordu. Meselâ atmış olduğu o kafa golü tamamen akıl doluydu çünkü bizim her zaman söylediğimiz topa sahip olmadan kalenin boş olan yerini çok iyi görmüş üstelik zamanlamayıda çok iyi yapmıştı, kaleci sağ tarafa hareket halindeyken o kalenin boş köşesine vurmayı başarmıştı. İşte futbolun inceliği buradır. Bakınız geçmişte boyu 170 civarında olan futbolcular içerisinde gol kralı olmuş onlarca futbolcu saymak mümkündür. Şimdiki gençler pek hatırla-maz, bir zamanlar Bayern Münchende bir Hansi Müller vardı belkide 170 bile değildi boyu fakat her vurmuş olduğu şut gol, o ise arkasına bile bakmadan döner santraya giderdi, yani tabir caiz ise adrese teslim yollardı her attığı şutu. Meselâ Türkiyede bir Özer Umdu! Ancak 170 boylarında düşecek takımdan Adana spordan Türkiye liglerinin gol kralı oldu. Bir Tanju kardeşimiz yıllarca gol kralı oldu. Şimdi hemen şunu ifade edeyim anlatmak istediğim olay son hareket’ten önceki kafanızı kaldırıp atacağınız yeri illâ ki görmek olacaktır işte bizde Türk Futbolundaki noksan bence burada meydana çıkmaktadır, bu meleke yi kazanmak demektir, Futbola başlarken öğrenilmesi gerekli illâki bir olmazsa olmazdır. Nokta vuruşlar çok önemlidir buda uzun çalışmalarla kazanılır.
Şimdi böyle büyük maçlar daha öncede dedimya Teknik Drektörler ve Gol atmakta üstün becerisi olanların maçı olur nitekim Messi ve teknik Drektörün başarısıdır bu kupayı kulübün şeref köşesine taşımıştır.
Ülkemize dönüpte şöyle bir baktığımızda ligte son haftaya girilmesine rağmen şu anda halen lig şampiyonluğu ve son düşecek takımın kim olacağı belli değil-dir. Geçtiğimiz yıl Avrupa şampiyonası milli takımdan dönen sakat futbolcuları-nın iki güzide kulübümüz Fenerbahçe ve Galatasarayın tamamen belini kırmış hem avrupa hem kupa hemde ligten koparmıştır. Buna hayır diyebilecek bir kişi çıkabilirmi? Şu anda tarihte yaşanmamış bir olay yaşanmaktadır. Bir ikinci mese lede bu ülkede bu böyle olmuştur diye bir yorum yapılmamıştır. Kulüpler bu zararı sineye çekmiş buna sebep olan milli takım hocası mükâfat olarak aylığını 200 milyara çıkarmıştır, şimdi bazıları ne olmuş bak Avrupa üçüncüsü olduk ya diyerek görüş bildirebilirler, fakat bir şeyi kazanacağım diyerek geriye bir enkaz bırakmak her halde yabana atılacak bir şey olmasa gerek diye düşünmekteyim.
Şu anda birde Ülkemizde Mustafa Denizli Hayranlığı var onada şaşıyorum üç büyükleri şampiyon yapacak deniyor, Galatasarayı şampiyon yaptı, Fenerbahçe-yi şampiyon yaptı şimdi sıra Beşiktaşta deniyor. Doğrudur Galatasaray şampi-yon olduğunda Dervalin kurupta şampiyon hale getirdiği takım zaten şampiyon olacaktı, Fenerbahçe hakeza en güçlü kadrosu ile rakip tanımaz bir kadroydu bu yıl Beşiktaş kadrosu Ertuğrul sağlamın kurarak mucadele verdiği bir kadrodur ki bu kadronun şampiyon olmaması bu şartlar altında hem yazık hemde günahtır. Mustafa Denizli! Hızlı giden Trene ara istasyonda binmiş bir şimendifer gibidir. Bazı köşe yazarlarının dolduruşu ile sayın Başkan Demirören bir panik yaşamış-tır. Bir yere not alınız lütfen alınız, gelecek yıl bu zamanda gene konuşuruz. Çünkü kendisinde fazla bir şeyi olmayan birinin başkalarına verebileceği birşey olamaz diye düşünmekteyim. Diyeceksiniz ki hiçmi olumlu yanı yok helbette var Yusufu Transferi en olumlu yönüdür bakınız geçtiğimiz haftalarda sayın Toroğlu Messi ile Yusufu mukayese ediyordu, benim için ikiside ayni ölçektedir Yusufun atmış olduğu gole bakın. İster bir milyon olsun ister elli milyon mühim olan maçı alıp götürmektir, aradaki fark bahsini ettiğimiz farktır… Erd. Dansuk