O.Bundan

 

O. BUNDAN!    Hangisini yazalım?                        11. 7. 2009 – Alm

 

   Sevgili okurlarım! Hangisini yazalım? Urumçide insan avı yüzlerce müslüman

sivil halkın yüzlercesinin bütün dünyanın gözleri önünde katliamınımı? Irakta ve Afganistanda, Pakistanda son bir hafta içerisinde hergün elli kişinin öldüğü yüz-lerce yaralısı olan bombalı katliamlarımı? Sebrenitsa katliamının 14 cü yılı, bir insanlık ayıbı olarak TRT de canlı yayınlanmaktadır, göz yaşlarım dolu dolu. Sahi! Sahi hangisini yazalım? Yoksa dünyamızın isyanlarınımı? Her yerde hergün bambaşka felaketler ve bunlara karşı önlem almak istemeyen İtalyadaki G8 zirvesini mi? Evet hangisini yazalım? Yoksa küresel ekonomik krizimi, üretimde yüzde onüç küçülmeyimi? Her yerden kuşatılmış bir dünya insanlık çıldırmış artık, her gün heryerde mechul cinayetler mafia düzeni sadece, sadece ben varsam olsun bu dünya felsefesi, insanlığı bir kenara attılar. Gelecek nesle yani torunlarımıza temiz nefes bile alamıyacak bir dünya düşünün, hangisini yazayım artık?

    Sevgili okurlarım bu güzel cennet dünyamız insanı taşıyamaz hale geldi işte sebep budur. Milyarlarca insanoğlu sadece tüketici olmuştur, bende olsun, hep bende olsun felsefesidir dünyamızı ve insanlığı bir çıkmazın içerisinde tükenme durumuna getirmiştir. Evet dünyamız tükenmekte, insanlık tükenmektedir. Bunu görecek gözler kalmamıştır artık, sonu felâket olan bu gidişin sonu nereye vara-cak sorusunu sormak bize düştü bugün. Hoşgörünüze sığınarak müsade edinde biraz içimi dökeyim dedim.

      Sevgili okurlarım! Dünyamız çeşitli evrelerden geçerek bu günlere gelmiş Buzul çağı, Dinazorlar çağı vs fakat bu insanlık çağı gibi hiçbir çağda kıyamete yakın olmamıştır. Fakat insanoğlu yani insanlık dünyanın geleceğinle oynamıştır

Son yüz yılda motorun icat edilmesi Benzinin bir enerji olarak kabul görmesi biz insanoğlunun ve dünyamızın sonu olmak noktasına getirmiştir. Atomun icat edi-lip insanlığın hizmetine girmesi tabii ki büyük aşamadır, fakat isimlerinin önün-de Prf ünvanı olan bu insanlar acaba faydalarının yanında zararlarını hesap edip bir düşünselerdi diye düşünmekteyim. Bakınız bundan yıllar önce okumuştum galiba Tercüman gazetesinde, dünya denizlerinde 135 mi 165 mi pek hatırlama-dığım bir rakkam atom yüklü denizaltı uçak vesairenin batık olduğunu yazmıştı, yine bir gazetede demir perde zamanında Rusya kutuplara Atom artıklı 17 000 bin kontinayı attığını yazmıştı, yani bizim çöp dediğimiz atom artıklı bu cisimler dünyamızı bugün yaşanmaz hale getirmektedir, varmı hiç bir düşünüpte soran?  Yıllar önceydi bir Teke Tek proğramında Yaşar Nuri öztürk hoca bir konuşma -sında kıyameti biz insanoğlunun kendisine yaptıracağız tuneller kazdırarak yap-tıracağız diye bir ifade kullanmıştı, bilmiyorum belkide hadistir veya ayettir bu soruyu yönelttim ama sekreterine sormama rağmen kendisine ulaşamdım cevap verilmedi. Neyse mesele o değil yanlız şu varki günümüzde işte o gün yaşanmak tadır. Hergün milyonlarca varil benzin pompalanmaktadır, yerine sadece hava dolmakta dünyamız bir uçan balon olmaktadır. Yani o bahsi edilen tüneller açıl-maktadır. Düşünün bir kerre dünyayı bir büyük Transatlantik Evrenide Okyonus kabul edelim, bir geminin denizlerde sağlam ayakta durabilmesi için ne lâzım-dır? Bunu gemi mühendisleri çok çok iyi bilir hesabı kitabı vardır, Adına safra derler, geminin alt kısmında safrası olan ağırlık vardır, peki biz neler yapmakta-yız dünyamızın safrasını boşalttık, yani gemi artık dümeni kırık, demir tutmaz vaziyettedir. Trabzon sporun 61. dakika balonları gibi atmosferde yeri sabit değildir, her an bir kara deliğe doğru yol almaktadır. Geçtiğimiz hafta bir gazete dünyamızın aydan uzaklaştığnı yazmıştı, hayır Ay yerinde sabit çünkü uzaklaşan dünyamızdır, gene geçtiğimiz Filipinlerdeki zelzele sonrası dünyanın 2,5 santim yan yattığını tespit etmişlerdi, yine bir kaç yıl evvel iki Rus profösörünün dünya nın takla atıp kuzeyin, güney kutbu ile yer değiştireceğini bunları ulasal gazete-ler yazdılar, hiç bunlarla ilgilenen bir düşünce gurubu oldumu? Ben duymadım. Atom artıklarının muhafazası üretiminden de çok daha güçtür, çünkü ştral her şeyden geçer demir, çelik, beton, toprak sadece kurşun levhalarla kaplı bir yer-altı korunağı ile muhafaza edilirler, Fransada olan bir tane belkide doldu dolmak üzeredir, Almanyada yapılanı müşterek kullanacaklardır fakat yıllardır karşı olanların protestoları bir netice vermemiştir ve diğer devletler bu artıkları nereye atacaklar veya atmaktadırlar? Bunlar hep sorgulanması lâzım şeyler olmasına rağmen acaba ne kadar dikkatle takip edilmektedirler, bunlar hep bir soru işareti olarak kafalarda kalmaktadırlar? Üstelik yüzlerce yıl zehir saçacaklardır, bir Çernobil patladı kanser hastalığının yüzbinlerce insan perişan ve yıllar yılı sakat doğacak bebeler, Karadeniz bölgemizde kanserin girmediği ev bırakmadı, Polon yada öyle Rusyada öyle, bu olanları yargılayacak bir düzen varmıdır? Dünyamızda yok yapanın yanına kâr kalır düşüncesi hakimdir, neden; sadece insanların refah yaşayalım diye bu olanları görmemesi bir körlük değilmidir? Bunlarıda nereden yazıyor diye sakın sormayın ben on yıl Atom santralların da tamir işçisi olarak bulundum, azçok bir şeyler gördüm oralarda. İnşallah günün birinde onlardan da bahsederim diye düşünmekteyim.

       Sevgili okurlarım! Bugün gene bir hafta sonu yazısı olarak kaleme aldığım bu yazım birazda rahatlamak adına paylaşmak istediklerimdir. Bundan 40 yıl evveli idi rahmetli Babam ile rahmete erdiler Kadir amca konuşurlardı, bak derdi Kadir amca Ali efendi gün gelecek bu teknik ve bu araba televizyon çılgın lığı sona erecektir kuranda bunun yeri var, sadece ve sadece toprağa sarılan kur-tulacaktır, o zamanlar bir manâ veremiyordum, eski insanlar diyordum. Şimdi öyle bir hale geldi ki dünyamız, bakınız adamın arabası var kapı önünde Benzin koyacak parası yok, satsa alıcısı yok. Bugün bir dilim ekmeği evine götüreme-yen milyonlarca insan aç ve perişan, firmalar kapanıyor insanlar sokakta, hergün bir başka yerde çeşitli olaylar, zengini çok zengin, insanlar fukara olmuş, orta direk yok artık. Bulunduğum şehirde çarşı içi merkezde yılbaşından buya 15 dükkân boşaldı iflas ettiler 37 yıldır Avrupada yaşamaktayım, bugüne kadar hiçbir zaman böyle bir olay yaşamadım, bugün ellerinde naylon torbalarla dolaşan onlarca alman vatandaşları boş şişeler topluyorlar, düşünün bir kere Dünyanın en zengin devletinde bile insanlar perişan geçim çok zorlaştı bunları görmeden bilemezsiniz ancak yaşayan bilir. Tam altmış yıldır yanlış yönetilen benim Ülkem malesef yaşanmaz hale gelmiştir. Köylü topraktan koparılmış şehirlere akın etmiş, sanayi dediğimiz otomatif ve tekstil iflâs etmiştir, çünkü Lokomatif dediğimiz bu sanyi kolları daha uzun zaman devam edecektir. Kadir amcanın demiş olduğu gün işte bu gündür, arabası var benzin koyacak parası yok, satmak istiyor ve satamıyor, adamın sırtında bir paltosu varsa yenisini zaten düşünemiyor, işsiz ve aç.

Ne diyor sayın Başbakanımız! Bizim ülkemizi teğet geçecek, hayır Başbakanım sakın teğet falan deme öyle bir geçecek ki delipte geçecek, bu iki sanayiden de uzun yıllar artık ümit bekleme, “ TOPRAĞA SARILAN KURTULACAK!” benim nacizane görüşüm bu. Gelecek 5 yıla hazırla kendini, kur barajları, kur sulama tesislerini, en mühimi ambalaj sanayini yurt dışına kalite meyva sebze her ne gerekirse yetiştir çünkü alıcı var olacaktır hep, çünkü insan oğlu değir-men gibidir, ister istemez yiyecektir ve gene yiyecektir. Ayni zamanda bu Hükümete sunulan bir proje olmalıdır, olay bu kadar açık ve nettir, Ülkenin biran evvel toparlanabilmesi için bu proje olmazsa olmaz bir zarurettir diye düşünmekteyim.

    Aslında mevzuumuzun dışına taştık dedikya yazımızın başında ondan bundan, neden nasıl bahsedelim dünyamız elden gitmekte, insanoğlu duyarsız gününü gün etmektedir.          

                                                       Erdoğan Dansuk – 11. 7. 2009 - Alm

 

      

Eine Antwort hinterlassen