Archiv für die Kategorie ‘Futbol’

O.Bundan

Sonntag, 19. Juli 2009

 

O. BUNDAN!    Hangisini yazalım?                        11. 7. 2009 – Alm

 

   Sevgili okurlarım! Hangisini yazalım? Urumçide insan avı yüzlerce müslüman

sivil halkın yüzlercesinin bütün dünyanın gözleri önünde katliamınımı? Irakta ve Afganistanda, Pakistanda son bir hafta içerisinde hergün elli kişinin öldüğü yüz-lerce yaralısı olan bombalı katliamlarımı? Sebrenitsa katliamının 14 cü yılı, bir insanlık ayıbı olarak TRT de canlı yayınlanmaktadır, göz yaşlarım dolu dolu. Sahi! Sahi hangisini yazalım? Yoksa dünyamızın isyanlarınımı? Her yerde hergün bambaşka felaketler ve bunlara karşı önlem almak istemeyen İtalyadaki G8 zirvesini mi? Evet hangisini yazalım? Yoksa küresel ekonomik krizimi, üretimde yüzde onüç küçülmeyimi? Her yerden kuşatılmış bir dünya insanlık çıldırmış artık, her gün heryerde mechul cinayetler mafia düzeni sadece, sadece ben varsam olsun bu dünya felsefesi, insanlığı bir kenara attılar. Gelecek nesle yani torunlarımıza temiz nefes bile alamıyacak bir dünya düşünün, hangisini yazayım artık?

    Sevgili okurlarım bu güzel cennet dünyamız insanı taşıyamaz hale geldi işte sebep budur. Milyarlarca insanoğlu sadece tüketici olmuştur, bende olsun, hep bende olsun felsefesidir dünyamızı ve insanlığı bir çıkmazın içerisinde tükenme durumuna getirmiştir. Evet dünyamız tükenmekte, insanlık tükenmektedir. Bunu görecek gözler kalmamıştır artık, sonu felâket olan bu gidişin sonu nereye vara-cak sorusunu sormak bize düştü bugün. Hoşgörünüze sığınarak müsade edinde biraz içimi dökeyim dedim.

      Sevgili okurlarım! Dünyamız çeşitli evrelerden geçerek bu günlere gelmiş Buzul çağı, Dinazorlar çağı vs fakat bu insanlık çağı gibi hiçbir çağda kıyamete yakın olmamıştır. Fakat insanoğlu yani insanlık dünyanın geleceğinle oynamıştır

Son yüz yılda motorun icat edilmesi Benzinin bir enerji olarak kabul görmesi biz insanoğlunun ve dünyamızın sonu olmak noktasına getirmiştir. Atomun icat edi-lip insanlığın hizmetine girmesi tabii ki büyük aşamadır, fakat isimlerinin önün-de Prf ünvanı olan bu insanlar acaba faydalarının yanında zararlarını hesap edip bir düşünselerdi diye düşünmekteyim. Bakınız bundan yıllar önce okumuştum galiba Tercüman gazetesinde, dünya denizlerinde 135 mi 165 mi pek hatırlama-dığım bir rakkam atom yüklü denizaltı uçak vesairenin batık olduğunu yazmıştı, yine bir gazetede demir perde zamanında Rusya kutuplara Atom artıklı 17 000 bin kontinayı attığını yazmıştı, yani bizim çöp dediğimiz atom artıklı bu cisimler dünyamızı bugün yaşanmaz hale getirmektedir, varmı hiç bir düşünüpte soran?  Yıllar önceydi bir Teke Tek proğramında Yaşar Nuri öztürk hoca bir konuşma -sında kıyameti biz insanoğlunun kendisine yaptıracağız tuneller kazdırarak yap-tıracağız diye bir ifade kullanmıştı, bilmiyorum belkide hadistir veya ayettir bu soruyu yönelttim ama sekreterine sormama rağmen kendisine ulaşamdım cevap verilmedi. Neyse mesele o değil yanlız şu varki günümüzde işte o gün yaşanmak tadır. Hergün milyonlarca varil benzin pompalanmaktadır, yerine sadece hava dolmakta dünyamız bir uçan balon olmaktadır. Yani o bahsi edilen tüneller açıl-maktadır. Düşünün bir kerre dünyayı bir büyük Transatlantik Evrenide Okyonus kabul edelim, bir geminin denizlerde sağlam ayakta durabilmesi için ne lâzım-dır? Bunu gemi mühendisleri çok çok iyi bilir hesabı kitabı vardır, Adına safra derler, geminin alt kısmında safrası olan ağırlık vardır, peki biz neler yapmakta-yız dünyamızın safrasını boşalttık, yani gemi artık dümeni kırık, demir tutmaz vaziyettedir. Trabzon sporun 61. dakika balonları gibi atmosferde yeri sabit değildir, her an bir kara deliğe doğru yol almaktadır. Geçtiğimiz hafta bir gazete dünyamızın aydan uzaklaştığnı yazmıştı, hayır Ay yerinde sabit çünkü uzaklaşan dünyamızdır, gene geçtiğimiz Filipinlerdeki zelzele sonrası dünyanın 2,5 santim yan yattığını tespit etmişlerdi, yine bir kaç yıl evvel iki Rus profösörünün dünya nın takla atıp kuzeyin, güney kutbu ile yer değiştireceğini bunları ulasal gazete-ler yazdılar, hiç bunlarla ilgilenen bir düşünce gurubu oldumu? Ben duymadım. Atom artıklarının muhafazası üretiminden de çok daha güçtür, çünkü ştral her şeyden geçer demir, çelik, beton, toprak sadece kurşun levhalarla kaplı bir yer-altı korunağı ile muhafaza edilirler, Fransada olan bir tane belkide doldu dolmak üzeredir, Almanyada yapılanı müşterek kullanacaklardır fakat yıllardır karşı olanların protestoları bir netice vermemiştir ve diğer devletler bu artıkları nereye atacaklar veya atmaktadırlar? Bunlar hep sorgulanması lâzım şeyler olmasına rağmen acaba ne kadar dikkatle takip edilmektedirler, bunlar hep bir soru işareti olarak kafalarda kalmaktadırlar? Üstelik yüzlerce yıl zehir saçacaklardır, bir Çernobil patladı kanser hastalığının yüzbinlerce insan perişan ve yıllar yılı sakat doğacak bebeler, Karadeniz bölgemizde kanserin girmediği ev bırakmadı, Polon yada öyle Rusyada öyle, bu olanları yargılayacak bir düzen varmıdır? Dünyamızda yok yapanın yanına kâr kalır düşüncesi hakimdir, neden; sadece insanların refah yaşayalım diye bu olanları görmemesi bir körlük değilmidir? Bunlarıda nereden yazıyor diye sakın sormayın ben on yıl Atom santralların da tamir işçisi olarak bulundum, azçok bir şeyler gördüm oralarda. İnşallah günün birinde onlardan da bahsederim diye düşünmekteyim.

       Sevgili okurlarım! Bugün gene bir hafta sonu yazısı olarak kaleme aldığım bu yazım birazda rahatlamak adına paylaşmak istediklerimdir. Bundan 40 yıl evveli idi rahmetli Babam ile rahmete erdiler Kadir amca konuşurlardı, bak derdi Kadir amca Ali efendi gün gelecek bu teknik ve bu araba televizyon çılgın lığı sona erecektir kuranda bunun yeri var, sadece ve sadece toprağa sarılan kur-tulacaktır, o zamanlar bir manâ veremiyordum, eski insanlar diyordum. Şimdi öyle bir hale geldi ki dünyamız, bakınız adamın arabası var kapı önünde Benzin koyacak parası yok, satsa alıcısı yok. Bugün bir dilim ekmeği evine götüreme-yen milyonlarca insan aç ve perişan, firmalar kapanıyor insanlar sokakta, hergün bir başka yerde çeşitli olaylar, zengini çok zengin, insanlar fukara olmuş, orta direk yok artık. Bulunduğum şehirde çarşı içi merkezde yılbaşından buya 15 dükkân boşaldı iflas ettiler 37 yıldır Avrupada yaşamaktayım, bugüne kadar hiçbir zaman böyle bir olay yaşamadım, bugün ellerinde naylon torbalarla dolaşan onlarca alman vatandaşları boş şişeler topluyorlar, düşünün bir kere Dünyanın en zengin devletinde bile insanlar perişan geçim çok zorlaştı bunları görmeden bilemezsiniz ancak yaşayan bilir. Tam altmış yıldır yanlış yönetilen benim Ülkem malesef yaşanmaz hale gelmiştir. Köylü topraktan koparılmış şehirlere akın etmiş, sanayi dediğimiz otomatif ve tekstil iflâs etmiştir, çünkü Lokomatif dediğimiz bu sanyi kolları daha uzun zaman devam edecektir. Kadir amcanın demiş olduğu gün işte bu gündür, arabası var benzin koyacak parası yok, satmak istiyor ve satamıyor, adamın sırtında bir paltosu varsa yenisini zaten düşünemiyor, işsiz ve aç.

Ne diyor sayın Başbakanımız! Bizim ülkemizi teğet geçecek, hayır Başbakanım sakın teğet falan deme öyle bir geçecek ki delipte geçecek, bu iki sanayiden de uzun yıllar artık ümit bekleme, “ TOPRAĞA SARILAN KURTULACAK!” benim nacizane görüşüm bu. Gelecek 5 yıla hazırla kendini, kur barajları, kur sulama tesislerini, en mühimi ambalaj sanayini yurt dışına kalite meyva sebze her ne gerekirse yetiştir çünkü alıcı var olacaktır hep, çünkü insan oğlu değir-men gibidir, ister istemez yiyecektir ve gene yiyecektir. Ayni zamanda bu Hükümete sunulan bir proje olmalıdır, olay bu kadar açık ve nettir, Ülkenin biran evvel toparlanabilmesi için bu proje olmazsa olmaz bir zarurettir diye düşünmekteyim.

    Aslında mevzuumuzun dışına taştık dedikya yazımızın başında ondan bundan, neden nasıl bahsedelim dünyamız elden gitmekte, insanoğlu duyarsız gününü gün etmektedir.          

                                                       Erdoğan Dansuk – 11. 7. 2009 - Alm

 

      

Sonntag, 19. Juli 2009

X -  NEDEN???            “PROJEDİR !”                    28. 6. 2009 – Alm

 

       Sevgili okurlarım! Böyle bir kitabı yazmak düşüncemin başında ülkemdeki bir kâbusun nasıl son bulabilir ve gençlerimize yönelik bir ekmek kapısını nasıl aralarız düşüncesi ile bu işe koyuldum, yani bu mevzuda yazmayı kendimde bir görev saydım. Dünyamızın bir kriz dönemi yaşadığı hepimizce malum ekmeğin Arslanın karnına indiğini, yüksek öğrenim görmüş olan milyonlarca gencimizin atıl kalmış bunalım içine sürüklendiğini görmek beni ziyadasi ile üzmektedir, işte bu ahvalde acaba benimde nasıl bir katkım olur düşüncem bana bu şekilde bir çalışma yapmak sevdası yükledi. Yetmişimi aşmış bir delikanlı olarak bildik-lerimi mezara götürmem mi lâzım dedim, işte bu düşünce ile bir nebze faydam olurmu diyerek bu kitabımı yazmaya karar verdim.

 

       Sevgili okurlarım! Hemen ifade edeyim, günümüzde Futbol bütün dünyanın malûmu ki en büyük pastalardan birisi futbol dünyasında dönen paralardır, bizim gençlerimiz bundan neden istifade etmesinler diye düşünmem beni böyle bir teşebbüse sürükledi, ne katkım olur nasıl birşeyler öğretebilirim sebebi ise çok basit hemen anlatayım, meselâ dünya futbolunda şöyle bakalım, nereden isterseniz oradan bakalım, bugün Dünyanın her yerinde, her takımında, “NEDEN?” Brazilyalı futbolcular var ve joker görevi üstlenmişler? Düşünün bir kere sorarsanız cevap olarak mahallede öğreniyorlar arsalarda yetişiyor diyorlar ben buna inanmıyorum bense Brazilyanın bazı gizlemiş olduğu şeyler var diye düşünüyorum. Meselâ kaşık yapmanın bile bir püf noktası olduğunu bir ata sözümüz doğrular. “Ne demiş herkes kaşık yaparda sapını uyduramaz!” işte benim görüşüm buradadır yani bir püf noktası vardır, önce öğreteceksin ki istemeğe hakkın olsun diye düşünmekteyim. Meselâ bir “ver kaçın” püf noktası, bir top stop’unun püf noktası bunları halen bilmeyen ve yahut beceremeyen futbolcuların olduğu bir Arenada milyon dolarların bu gibi futbolculara ödendiği bir Arenada bizim bu işe bir katkımız olurmu, olursa ne kadar olur ile bu kitabı yazmaya karar verdim? Yanlız şuda varki bu iş sadece kitaplada olmaz diyorum bu bir Devlet politikası olarak görsel yayınla gençlere ulaşması gerekir, aksi halde sırf kitap ile noksan olur düşüncesindeyim. Çünkü bir ver kaçın nasıl önlenir varsiyonlarıda vardır, öğrenilmek mecburiyeti ancak görsel yayın ile anlatılır, aslında bu işe ulusal televizyonların yayın yapması gerekir Hükümetin bu yönde bir politikası olursa netice alınır diyorum.

      Bakınız günümüzde dünya bir genel kriz yaşadığı halde futbolda astronomik paralar konuşulmaktadır, milyon dolarların uçuştuğu bu piyasada neden Türk geçleri istifade etmesinler? Bu ülkemiz için bir kriz yardımcısı olamazmı? Ben kendi olçülerimde bir nebze katkım olursa kendimi mutlu sayacağım, buna bazı teşebbüslerime rağmen şu ana kadar yetkililerden olumlu bir cevapta almış deği-lim, aslında üzülmüyorda değilim. Kafamda hep “ACABA’LAR?” yatıyor, ben diyorum nasıl birşeyler sunarımda Devletime, Devletimin gençlerine bir nebze faydam olur düşüncesi ile “PROJELER!” hazırlıyorum, 70 yaşını aşkın delikanlı gibi bilgisayarımın başında yazıyor yazıyorum. “ACABA DİYORUM ACABA”

PROJEDİR!

 

Devletin büyüklerine, Spor bakanlığına, Futbol Federasyonuna gönderilmek üzere hazırlanmıştır ve saygı ile sunulur.

 

1-) önce ifade edelim ki futbol günümüz dünyasında bir göz zevki,”TEMAŞA!”

olmasının dışında ayni zamanda birde ekmek kapısıdır.

2-) güzel ve bilinçli öğretildiğinde ve gençlerimize bu yönde hizmet verildiğinde  çok güzel şeyleri birlikte görmek mümkün olacaktır. Çünkü sehirciler artık körü körüne tabir caiz ise fanatik olmayacaklar ve kendi takımlarını, futbolcularını sorgulama durumuna geleceklerdir.

3-) futbol bir ferdi spor değil bir ekip oyunudur, enaz 20 kişilik kadrosu olması gereken bir spor dalı 11 er kişilik takımların teşkili ile oynanır. Buradaki esas mesele 11 kişi ile oynanan bu oyunun birde yönetim kadrosu olması mecburiyeti vardır. İdari yönetim, birde teknik yönetimi vardır. Tabii ki elde mevcut yönet-melikler ve kanunlar çerçevesinde yönetilirler.

4-) İDARİ KADRO! Teknik kadroyu ve takımı oluşturan diğer elemanların kulübe intikalini sağlar mevcut bir kadro oluşturur. Yönetimin dışındaki teknik kadro Antrenör, Teknik Drektör ve Menejer olarak tespit edilir.

 

 

5-) bizim burada esas anlatmak istediğimiz alt yapı, bir ülkede futbol var diye-

bilmemiz için önce kendi futbolcumuzla var olmak mecburiyetimiz vardır. Alt yapıdan gençler yetişmediği müddetçe her yıl milyon dolarlar heba olup giderler

6-) avrupada 8 yaşında başlar alt yapı lig maçları, bizde 14- 16 ve 17 – 18 olarak olabilir diye düşünmekteyim, çünkü alt yapı tesisler ister, antrenör ve yöneticiler hakemler ister yani bir ayrı meşakkattir emek vermek ister ve hülasa para ister.

Pekiyi! Neyi, nasıl, ne yapmamız lâzım diye sorduğumuzda? aklımıza ilk gelen cevap Hükümetin bu işe ciddi olarak bakmak mecburiyeti, hadi canım sende demeden gerek spor Bakanlığı, gerekse Futbol Federasyonun, mali Yönetimler, Belediyelerin, el atması bizde varız demesi gerekir.

7-) aksi halde bu çalışmalar çerçevesinde devletin para olarak katkısı olmasada olabilir,

8-) Alt yapı futbol adına bir para havuzu teşkil edilebilir, yedi kişilik bir yönetim

bu havuzu çok rahat yönetebilir. Saha kapatmayı kaldıracaksınız maçlar gene kendi sahasında oynanacak, taraftar cezayı neden çeksin? Cezayı kulüp çekecek misafir takımın hissesine düşen para ödendikten ve masraflar çıktııktan sonra ev sahibi ceza almış olan kulübün hissesi Alt yapı havuzuna aktarılır. Ayni zaman-da bu bir oto kontrol yaratır taraftar kendi arkadaşını kontrol eder. Kırmızı kart ve para cazası uygulanır ceza paraları alt yapı havuza gider, her maçın hasılatın-dan yüzde 3- 5- veya 7 her hafta bir miktar para havuza gider.

9-) ülkemizde bulunan (A) diploması olan Antrenör ve Teknik Drektörlere her yıl bir seminer uygulanır, Dünyanın sayılı bir teknik drektörü getirilip 10 günlük bir seminer yaptırılır ve mecbur tutulur katılmayanın lisansı onaylanmaz. Ayrıca Türkiye 10 bölgeye ayrılır, o bölgedeki (B) lisanslı hocalar (A) lisanslı hocalar nezdinde birer haftalık seminer uygulanır ve onların lisanslarıda tastik olmadan görev dışı kalır yâni olayın mecburiyet halini alması lâzımdır. Bu masrafları havuz karşılar, hiç kimseye yük olmamak mecburiyeti vardır ki insanlar bu işe severek sarılması gerekir.

10-) bu bahsini etmiş olduğum hocaların dışında ayni uygulama bölge hakemleri adına da uygulanır ise çok çok faydalı olur kanısındayım. Dünyanın isim yapmış bir hakemi böyle bir teklfi severek kabul eder ve bu sistem her yıl tekrarlanırsa göreceksiniz ülkemizde futbolun çehresi değişecektir, halkımız futbolu daha güzel öğrenip daha mantıklı yorumlar yapacak körükörüne fanatik taraftar olma- yacaktır.

11-) bu alt yapıyı kurmuş olan takımların o bölge içinde puanlı lig maçları oyna-mak mecburiyeti uygulanacaktır, her takım en fazla 20 kişilik kadro belirleyip belirlenen kadrodaki her oyuncuya bir miktar aylık ödenecektir. Meselâ aylık 50 lira gibi oyuncu kendisini o işine bağlayacaktır. 50 lira aslında bir genç için az bir para değildir.

12-) her vilayete ve şehirlere, kazalara 3 veya 5 adet bu maçların oynanabilmesi ve idmanların bu sahalarda yapılması için plan dahilinde tesisler kurulacaktır ve bu harcamalarda havuzdan karşılandığı gibi Devlet ve Belediyeler tarafından da desteklenecektir.

13-) her bölgede lig usulü maçlar yapılacak ve buraları Federasyonun görev ver-diği gözlemcilerin yönetiminde çalışmalar yapılacaktır.

14-) gerek TRT devlet televizyonu ve gerekse ulusal televizyonlarda futbol saati uygulama mecburiyeti konacak enaz bir saat futbol öğretme dersi konacaktır. Çünkü görsel yayın ile gençlik eğitilecektir. Çok değil 3 yıl sonra memlekette futbol nasıl oynanır halkımızda bunu çok iyi öğrenip bilecektir. Çünkü futbol günümüz şartlarında para demektir, bunu en iyi şekilde uygulayıp yapmak ayni zamanda ekmeğide sofraya koymak olacaktır diye düşünmekteyim.

15-) ülkemizde bugün milyonlarca gencimiz atıl yarınından endişe duymaktadır, gene milyonlarca genç nesil harab olmaktadır, gençler arasında şizofren, obazite bir hastalık olarak ülkeyi tehdit etmektedir, üniversite bitirmiş, lise bitirmiş genç lerimizin bugün halen anne ve babalarına ne kadar yük olduğu hesaplandığında bunun ne denli ızdırap olduğunu bilmem nasıl anlatırız? Bizim bu projemiz bir nebzede olsa gençlerimize bir meşgale veya bir ışık olarak sunulursa çok şeyin değişeceğine inancımız tamdır. Günümüzde futbolun bir ekmek olarak sofraya konma zamanı çoktan gelmiştir ve bunu yapmak bir seferberlik halinde yapmak ancak gençlerimize bir nebzede olsa hareket, ışık, bir umut getirecektir. Atıl ol-maktan kurtarıp tekrar hayata bağlayacaktır. Yapılacak iş aslında çokta zor bir iş değildir.

16-) bizim şu anda yazmış olduğumuz kitabımız vardır. 5 + 5 = FUTBOL! Adını verdiğim bu kitabım A – Z  ye futbolu öğreten anlatan bir kitap olarak yazılmış-tır. Buradaki ilk ( 5 ) futbolcunun bilmesi lâzım olan olmazsa olmaz beştir, diğer

( 5 ) ise antrenör ve teknik drektörlerin olmazsa olmaz bilmesi ve uygulaması lâzım olan beştir.

 

17- ) şimdi buradan sesleniyorum! Sayın Cumhurbaşkanı, sayın Başbakan, sayın Spor Bakanı, Futbol Federasyonu başkanı, Talim Terbiye Kurumu Başkanlığı ve bütün ilgili makamlara, birinci ligte oynayan kulüp Başkanlarına, ayni zamanda basım evlerine “e- meil” ile gönderilecektir. Kitabı yayınlamak artık sadece gün meselesidir arzu duyanlar gene bize “e-meil adresimiz ile ulaşabilirler. Kitabımı-zın yayınlanması için illâki bir spansora ihtiyacımız vardır.

 

18-) Sayın Başbakanın, Spor Bakanlığının, Futbol Federasonu Başkanlığının, Talim Terbiye Kurumumuzun bu önerimize duyarsız kalmayacağı inancımızla der saygılarımı sunarım.

                  

                                                                         Erdoğan Dansuk – Alm

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

      

 

NEDEN

Sonntag, 19. Juli 2009

X -  NEDEN???            “PROJEDİR !”                    28. 6. 2009 – Alm

 

       Sevgili okurlarım! Böyle bir kitabı yazmak düşüncemin başında ülkemdeki bir kâbusun nasıl son bulabilir ve gençlerimize yönelik bir ekmek kapısını nasıl aralarız düşüncesi ile bu işe koyuldum, yani bu mevzuda yazmayı kendimde bir görev saydım. Dünyamızın bir kriz dönemi yaşadığı hepimizce malum ekmeğin Arslanın karnına indiğini, yüksek öğrenim görmüş olan milyonlarca gencimizin atıl kalmış bunalım içine sürüklendiğini görmek beni ziyadasi ile üzmektedir, işte bu ahvalde acaba benimde nasıl bir katkım olur düşüncem bana bu şekilde bir çalışma yapmak sevdası yükledi. Yetmişimi aşmış bir delikanlı olarak bildik-lerimi mezara götürmem mi lâzım dedim, işte bu düşünce ile bir nebze faydam olurmu diyerek bu kitabımı yazmaya karar verdim.

 

       Sevgili okurlarım! Hemen ifade edeyim, günümüzde Futbol bütün dünyanın malûmu ki en büyük pastalardan birisi futbol dünyasında dönen paralardır, bizim gençlerimiz bundan neden istifade etmesinler diye düşünmem beni böyle bir teşebbüse sürükledi, ne katkım olur nasıl birşeyler öğretebilirim sebebi ise çok basit hemen anlatayım, meselâ dünya futbolunda şöyle bakalım, nereden isterseniz oradan bakalım, bugün Dünyanın her yerinde, her takımında, “NEDEN?” Brazilyalı futbolcular var ve joker görevi üstlenmişler? Düşünün bir kere sorarsanız cevap olarak mahallede öğreniyorlar arsalarda yetişiyor diyorlar ben buna inanmıyorum bense Brazilyanın bazı gizlemiş olduğu şeyler var diye düşünüyorum. Meselâ kaşık yapmanın bile bir püf noktası olduğunu bir ata sözümüz doğrular. “Ne demiş herkes kaşık yaparda sapını uyduramaz!” işte benim görüşüm buradadır yani bir püf noktası vardır, önce öğreteceksin ki istemeğe hakkın olsun diye düşünmekteyim. Meselâ bir “ver kaçın” püf noktası, bir top stop’unun püf noktası bunları halen bilmeyen ve yahut beceremeyen futbolcuların olduğu bir Arenada milyon dolarların bu gibi futbolculara ödendiği bir Arenada bizim bu işe bir katkımız olurmu, olursa ne kadar olur ile bu kitabı yazmaya karar verdim? Yanlız şuda varki bu iş sadece kitaplada olmaz diyorum bu bir Devlet politikası olarak görsel yayınla gençlere ulaşması gerekir, aksi halde sırf kitap ile noksan olur düşüncesindeyim. Çünkü bir ver kaçın nasıl önlenir varsiyonlarıda vardır, öğrenilmek mecburiyeti ancak görsel yayın ile anlatılır, aslında bu işe ulusal televizyonların yayın yapması gerekir Hükümetin bu yönde bir politikası olursa netice alınır diyorum.

      Bakınız günümüzde dünya bir genel kriz yaşadığı halde futbolda astronomik paralar konuşulmaktadır, milyon dolarların uçuştuğu bu piyasada neden Türk geçleri istifade etmesinler? Bu ülkemiz için bir kriz yardımcısı olamazmı? Ben kendi olçülerimde bir nebze katkım olursa kendimi mutlu sayacağım, buna bazı teşebbüslerime rağmen şu ana kadar yetkililerden olumlu bir cevapta almış deği-lim, aslında üzülmüyorda değilim. Kafamda hep “ACABA’LAR?” yatıyor, ben diyorum nasıl birşeyler sunarımda Devletime, Devletimin gençlerine bir nebze faydam olur düşüncesi ile “PROJELER!” hazırlıyorum, 70 yaşını aşkın delikanlı gibi bilgisayarımın başında yazıyor yazıyorum. “ACABA DİYORUM ACABA”

PROJEDİR!

 

Devletin büyüklerine, Spor bakanlığına, Futbol Federasyonuna gönderilmek üzere hazırlanmıştır ve saygı ile sunulur.

 

1-) önce ifade edelim ki futbol günümüz dünyasında bir göz zevki,”TEMAŞA!”

olmasının dışında ayni zamanda birde ekmek kapısıdır.

2-) güzel ve bilinçli öğretildiğinde ve gençlerimize bu yönde hizmet verildiğinde  çok güzel şeyleri birlikte görmek mümkün olacaktır. Çünkü sehirciler artık körü körüne tabir caiz ise fanatik olmayacaklar ve kendi takımlarını, futbolcularını sorgulama durumuna geleceklerdir.

3-) futbol bir ferdi spor değil bir ekip oyunudur, enaz 20 kişilik kadrosu olması gereken bir spor dalı 11 er kişilik takımların teşkili ile oynanır. Buradaki esas mesele 11 kişi ile oynanan bu oyunun birde yönetim kadrosu olması mecburiyeti vardır. İdari yönetim, birde teknik yönetimi vardır. Tabii ki elde mevcut yönet-melikler ve kanunlar çerçevesinde yönetilirler.

4-) İDARİ KADRO! Teknik kadroyu ve takımı oluşturan diğer elemanların kulübe intikalini sağlar mevcut bir kadro oluşturur. Yönetimin dışındaki teknik kadro Antrenör, Teknik Drektör ve Menejer olarak tespit edilir.

 

 

5-) bizim burada esas anlatmak istediğimiz alt yapı, bir ülkede futbol var diye-

bilmemiz için önce kendi futbolcumuzla var olmak mecburiyetimiz vardır. Alt yapıdan gençler yetişmediği müddetçe her yıl milyon dolarlar heba olup giderler

6-) avrupada 8 yaşında başlar alt yapı lig maçları, bizde 14- 16 ve 17 – 18 olarak olabilir diye düşünmekteyim, çünkü alt yapı tesisler ister, antrenör ve yöneticiler hakemler ister yani bir ayrı meşakkattir emek vermek ister ve hülasa para ister.

Pekiyi! Neyi, nasıl, ne yapmamız lâzım diye sorduğumuzda? aklımıza ilk gelen cevap Hükümetin bu işe ciddi olarak bakmak mecburiyeti, hadi canım sende demeden gerek spor Bakanlığı, gerekse Futbol Federasyonun, mali Yönetimler, Belediyelerin, el atması bizde varız demesi gerekir.

7-) aksi halde bu çalışmalar çerçevesinde devletin para olarak katkısı olmasada olabilir,

8-) Alt yapı futbol adına bir para havuzu teşkil edilebilir, yedi kişilik bir yönetim

bu havuzu çok rahat yönetebilir. Saha kapatmayı kaldıracaksınız maçlar gene kendi sahasında oynanacak, taraftar cezayı neden çeksin? Cezayı kulüp çekecek misafir takımın hissesine düşen para ödendikten sonra ev sahibi ceza almış olan kulübün hissesi Alt yapı havuzuna aktarılır. Ayni zamanda bu bir oto kontrol yaratır taraftar kendi arkadaşını kontrol eder. Kırmızı kart ve para cazası uygula-nır ceza paraları alt yapı havuza gider, her maçın hasılatından yüzde 3- 5- veya 7 her hafta bir miktar para havuza gider.

9-) ülkemizde bulunan (A) diploması olan Antrenör ve Teknik Drektörlere her yıl bir seminer uygulanır, Dünyanın sayılı bir teknik drektörü getirilip 10 günlük bir seminer yaptırılır ve mecbur tutulur katılmayanın lisansı onaylanmaz. Ayrıca Türkiye 10 bölgeye ayrılır, o bölgedeki (B) lisanslı hocalar (A) lisanslı hocalar nezdinde birer haftalık seminer uygulanır ve onların lisanslarıda tastik olmadan görev dışı kalır yâni olayın mecburiyet halini alması lâzımdır. Bu masrafları havuz karşılar, hiç kimseye yük olmamak mecburiyeti vardır ki insanlar bu işe severek sarılması gerekir.

10-) bu bahsini etmiş olduğum hocaların dışında ayni uygulama bölge hakemleri adına da uygulanır ise çok çok faydalı olur kanısındayım. Dünyanın isim yapmış bir hakemi böyle bir teklfi severek kabul eder ve bu sistem her yıl tekrarlanırsa göreceksiniz ülkemizde futbolun çehresi değişecektir, halkımız futbolu daha güzel öğrenip daha mantıklı yorumlar yapacak körükörüne fanatik taraftar olma yacaktır.

11-) bu alt yapıyı kurmuş olan takımların o bölge içinde puanlı lig maçları oyna-mak mecburiyeti uygulanacaktır, her takım en fazla 20 kişilik kadro belirleyip belirlenen kadrodaki her oyuncuya bir miktar aylık ödenecektir. Meselâ 50 lira gibi oyuncu kendisini o işine bağlayacaktır. 50 lira aslında bir genç için az bir para değildir.

12-) her vilayete ve şehirlere, kazalara 3 veya 5 adet bu maçların oynanabilmesi ve idmanların bu sahalarda yapılması için plan dahilinde tesisler kurulacaktır ve bu harcamalarda havuzdan karşılandığı gibi Devlet ve Belediyeler tarafından da desteklenecektir.

13-) her bölgede lig usulü maçlar yapılacak ve buraları Federasyonun görev ver-diği gözlemcilerin yönetiminde çalışmalar yapılacaktır.

14-) gerek TRT devlet televizyonu ve gerekse ulusal televizyonlarda futbol saati uygulama mecburiyeti konacak enaz bir saat futbol öğretme dersi konacaktır. Çünkü görsel yayın ile gençlik eğitilecektir. Çok değil 3 yıl sonra memlekette futbol nasıl oynanır halkımızda bunu çok iyi öğrenip bilecektir. Çünkü futbol günümüz şartlarında para demektir, bunu en iyi şekilde uygulayıp yapmak ayni zamanda ekmeğide sofraya koymak olacaktır diye düşünmekteyim.

15-) ülkemizde bugün milyonlarca gencimiz atıl yarınından endişe duymaktadır, gene milyonlarca genç nesil harab olmaktadır, gençler arasında şizofren, obazite bir hastalık olarak ülkeyi tehdit etmektedir, üniversite bitirmiş, lise bitirmiş genç lerimizin bugün halen anne ve babalarına ne kadar yük olduğu hesaplandığında bunun ne denli ızdırap olduğunu bilmem nasıl anlatırız? Bizim bu projemiz bir nebzede olsa gençlerimize bir meşgale veya bir ışık olarak sunulursa çok şeyin değişeceğine inancımız tamdır. Günümüzde futbolun bir ekmek olarak sofraya konma zamanı çoktan gelmiştir ve bunu yapmak bir seferberlik halinde yapmak ancak gençlerimize bir nebzede olsa hareket, ışık, bir umut getirecektir. Atıl ol-maktan kurtarıp tekrar hayata bağlayacaktır. Yapılacak iş aslında çokta zor bir iş değildir.

16-) bizim şu anda yazmış olduğumuz kitabımız vardır. 5 + 5 = FUTBOL! Adını verdiğim bu kitabım A – Z  ye futbolu öğreten anlatan bir kitap olarak yazılmış-tır. Buradaki ilk ( 5 ) futbolcunun bilmesi lâzım olan olmazsa olmaz beştir, diğer

( 5 ) ise antrenör ve teknik drektörlerin olmazsa olmaz bilmesi ve uygulaması lâzım olan beştir.

 

17- ) şimdi buradan sesleniyorum! Sayın Cumhurbaşkanı, sayın Başbakan, sayın Spor Bakanı, Futbol Federasyonu başkanı, Talim Terbiye Kurumu Başkanlığı ve bütün ilgili makamlara, birinci ligte oynayan kulüp Başkanlarına, ayni zamanda basım evlerine “e- meil” ile gönderilecektir. Kitabı yayınlamak artık sadece gün meselesidir arzu duyanlar gene bize “e-meil adresimiz ile ulaşabilirler, illâki bir spansora ihtiyacımız vardır.                   

                                                                         Erdoğan Dansuk – Alm